صَفِيَّة تُتَعَلَّمُ الْقِرَاءة
Safiye Okumayı öğreniyor
صَفِيَّةُ طِفْلَة صَغِيرَة .. تُحِبُّ أصدقائِهَا وَتُحِبُّهُمْ ... ذَكِيَّة مُؤَدَّبَة وَلَطِيفَة
Safiye küçük bir kız çocuğu…Arkadaşları onu sever o da onları sever… Akıllı edepli ve nazik…
مُجْتَهِدَةٌ فِي دُرُوسِهَا و تُوَاظِبُ عَلَى وَاجِبَاتِهَا الْيَوْمِيَّةِ .. مُعْتَمَدَةٌ عَلَى نَفْسِهَا
Derslerinde çalışkan ve günlük ödevlerini aksatmaz / itina gösterir… Kendisine güvenir…
عَنْدَمَا دخَلَتْ الصَّفُّ الْأَوَّلُ الإبتدائي ... وَعَدَتْهَا وَالِدَتُهَا بِأَنَّ تَحضر لَهَا هَدِيَّة جَمِيلَة حِينَ تتَعَلَّمُ الْقِرَاءةَ
İlkokul birinci sınıfa dahil olduğunda / başladığında annesi ona okumayı öğrendiğinde güzel bir hediye alacağına söz verdi
بِالْقُرْبِ مِنْ مَنْزِلِ صَفِيَّة مَحَلٌّ لِلدَّرَّاجاتِ الْهَوَائِيَّةِ لَوْنُهُ زَهْرِي جَمِيل
Safiye’nin evinin yakınında çiçek renkli güzel bir bisiklet bulunan dükkan / mağaza vardı
كَثِيرَا مَا تَمَنَّتْ صَفِيَّةٌ أَنْ تقتنِي هَذِهِ الدَّرَّاجَةَ
Çoğunlukla Safiye bu bisikleti almayı diliyordu / temenni ediyordu
فَكَانَتْ تَقِفُ أَمَامَ لُعْبَتِهَا الْمُفَضَّلَة .. تَتَخَيَّلُ بِأَنَّهَا تَرَكبُهَا وَ تَلْعَبُ فِيهَا حَوْلَ السَّاحَةِ
Bu yüzden en sevdiği oyuncağının önünde dururdu… Ve ona bindiğini sahanın etrafında onunla oynadığını hayal ederdi
بِالرَّغْمِ مِنْ حُبِّهَا لِلدَّرَّاجَةِ لَمْ تَخْبُرْ وَالِدَتَهَا بِأَنَّهَا تَتَمَنَّى أَنْ تَشْتَرِيَهَا لِأَنَّهَا باهِظَةُ الثَّمَنِ
Bu bisikleti çok sevmesine rağmen fiyatı çok pahalı olduğu için annesine onu satın almayı istediğini bildirmezdi / söylemezdi.
فِي صَبَاح ذَاتُ يَوْمٍ .. عَنْدَمَا كَانَتْ صَفِيَّة نَائِمَةٌ أَحَسَّتْ بِأَنَّ أحَدًا حَوْلَهَا
Bir gün sabahleyin… Safiye uyurken birisinin etrafında olduğunu hissetti.
فَتَحتْ صَفِّية عَيْنِيِهَا فَرَأَتْ أُمَّهَا تُدَاعِبُ شعْرَهَا وَتَبْتَسِمُ
Safiye gözlerini açtığında annesinin gülümseyerek saçlarını okşadığını gördü.
قَالَتْ أُمُّ صَفِيَّة : كُنْتُ قَد وَعُدْتُكَ بِأَنَّ أَشَتَرِي لَكَ هَدِيَّةً عَنْدَمَا تُتْقِنِينَ الْقِرَاءةَ ..
Safiye’nin annesi dedi ki: Okumayı tam olarak öğrendiğinde sana / senin için bir hediye satın alacağımı vaat etmiştim.
وَقَدْ وَفَيْتُ بِوَعْدِي … قُفِزتِ صَفِيَّة جَالِسَةٍ .. وَقَالَتْ فَرْحَة مَسْرُورَة : حَقَا ! أَيْنَ هِي ؟
Ve sözüme tuttum … Safiye fırlayarak oturdu.. Büyük bir mutlulukla: “Gerçekten mi! Nerede o?” dedi.
قَالَتْ الْأُمُّ : انها تَحْتَ الْوَسَادَةِ
Annesi: “Yastığın altında” dedi
فِي الْحَقِيقَةِ أَحِسَّتْ صَفِيَّةٌ بِخَيْبَةِ أَمَلٍ .. فَلَا بد بِأَنَّ الْهَدِيَّةَ صَغِيرَةٌ جِدًّا
Safiye gerçekten de hayal kırıklığına uğradı… hediye çok küçük olmalıydı…
مدَّتْ صَفِيَّة يَدِهَا تَحْتَ الْوَسَادَةِ بِحُزْنٍ عَمِيقٍ ..
Safiye derin bir üzüntüyle elini yastığın altına uzattı…
لَكِنَّهَا لَمْ تَجِدْ هَدِيَّةً !.. لَمْ يَكُنْ سِوَى ظَرْفًا زهَرِيًّا
Fakat hediyeyi bulamadı… Fakat çiçek renginde bir zarfın dışında birşey yoktu…
نَظَرتْ صَفِيَّة إِلَى أُمِّهَا مَذْهُولَة مِنْ هَذِهِ الْهَدِيَّةِ الْغَرِيبَةِ
Safiye annesine bu garip hediyeden dolayı perişan / yıkılmış olarak baktı…
فَقَالَتْ الْأُمُّ : اِفْتَحِي الظَّرْفَ وَاِقْرَئِي مَا فِيه
Bunun üzerine Annesi: “Zarfı aç ve içinde ne olduğunu oku” dedi…
فَتَحَتْ الظَّرْفِ فَوَجدَت رِسَالَةً مَكْتُوبٌ فِيهَا
Zarfı açtı ve içinde yazılmış mesajı buldu / gördü
ابنتي الْحَبيبَة الْمُجْتَهِدَة
Sevgili çalışkan kızım
هَدَّيْتُكَ فِي الْمَطْبَخِ فَوْقَ الثَّلاَّجَةِ
Senin hediyen mutfakta buzdolabının üstünde
اِبْحَثِي عَنْهَا
Onu ara
نَظَرَتْ صَفِيَّة إِلَى أُمِّهَا الَّتِي هَزَّتْ كَتِّفِيهَا وَقَالَتْ : هَيَّا يا ابنتي . اِتَّبَعِي التَّعْلِيمَاتِ
Safiye omuzlarını sallayan ve ona seslenen annesine baktı: Haydi kızım. Talimatları izle / takip et
ضَحِكتْ صَفِيَّة وَقَالَتْ : حاضِر يا أُمِّيٍ ..
Safiye gülerek: Başüstüne anne dedi.
رَكَضَتْ صَفِيَّةً إِلَى الْمَطْبَخِ .. جَرَتْ السُّلَّمَ نَحْوَ الثَّلاَّجَةِ ..
Safiye mutfağa koştu…Merdiveni buzdolabına doğru çekti…
صَعَدتْ السُّلَّمَ .. لَمْ تَجِدْ هَدِيَّةً ... بَلْ ظَرْفَا آخِرَ
Merdivene tırmandı…Hediyeyi bulamadı…Aksine başka bir zarf vardı
سَحَبَت الظَّرْفَ وَنَزَلَتْ مِنَ السلَّمِ وَفَتَحَتْهُ .. كَانَ مَكْتُوبَا فِيه
Zarfı çekti / aldı ve merdivenden inerek onu açtı… İçinde şöyle yazıyordu:
صَفِيَّة الْفَتَاة الطَّيِّبَة
Genç iyi Safiye
هَدِيَّتُكَ تَحْتَ الصُّوفا
Senin hediyen kanepenin altında…
اِبْحَثِي عَنْهَا
Onu ara
ضَحِكَتْ صَفِيَّة وَقَالَتْ لأُمِهَا : أَتَلْعَبِينَ مَعي يا أُمِّيٍ ؟
Safiye gülerek annesine : “Benimle oyun mu oynuyorsun anneciğim?” dedi.
ثُمَّ أَسْرَعَتْ إِلَى غُرْفَةِ الْمَعِيشَةِ
Sonra hızlıca oturma odasına gitti...
تَوَجَّهَتْ نَحْوَ الصُّوفا ... وَثَنَتْ قدميْهَا نَظَرَتْ جَيِّدًا فَوَجَدَتْ ظَرْفًا آخِرِ
Kanepeye doğru yöneldi…Ayaklarının bağı çözülmüş şekilde baktı ve başka bir zarf buldu...
تَنَاوَلَتْهُ وَفَتَحَتْهُ كَانَ مَكْتُوبَا فِيه
Onu eline alıp açtı…İçinde şöyle yazıyordu
لَنْ أُطِيلَ عَلَيكَ يا حَبيبَتِي
Daha fazla uzatmayacağım / seni yormayacağım sevgili kızım
الْهَدِيَّةُ تَنْتَظِرُكَ عِنْدَ بَابِ الْمَنْزِلِ
Hediye evin kapısında seni bekliyor
ضَحِكَتْ صَفِيَّة وَقَالَتْ : كَمْ هِي لُعْبَة جَمِيلَة
Safiye gülerek “ne kadar da güzel bir oyun” dedi.
رَكَضَتْ صَفِيَّه وَفَتَحَتْ بَابَ الْمَنْزِلِ فَوَجَدَتْ الدَّرَّاجَةَ الَّتِي تَحْلُمُ فِيهَا ..
Safiye koşarak evin kapısını açtığında oradadüşlediği bisikleti gördü…
ثُمَّ أَسْرَعَتْ نَحْوَ أُمِّهَا لِتُقَبِّلَهَا وَتَقُولُ بِفَرَحٍ ..
Sonra onu öpmek için annesine doğru koştu / acele etti ve mutlu bir şekilde / mutlulukla dedi ki:
إِنَّهَا الْهَدِيَّة الَّتِي أحْلُمُ بِهَا يا أُمِّيَ .. لَمْ أَخْبِرْكَ لِأَنَّ ثَمَنَهَا غالِي
O kesinlikle hayal ettiğim hediye anneciğim… Sana söylemedim çünkü fiyatı pahalıydı / yüksekti
أَجَابَتْ الْأُمُّ : لَيْسَ ثَمَنُ الْهَدِيَّةِ غالِي إِنَّكَ أَنْتَ أغْلَى
Annesi cevap verdi: Hediyenin fiyatı pahalı değil, kesinlikle (çünkü) sen daha değerlisin…