Arapça YDS 2013 - İlkbahar Dönemi
Enis KAYA - Arapça Öğretmeni
www.facebook.com/EnisKayaArapcaYDS
- ١. ولد هذا العالم في أسرة عريقة الحسب وتثقف كأحسن --- أبناء طبقته.
- ملماً بالعلم
ملم : bilgili, bilen, ..e aşina - ما تثقف
تثقف Kültürlendi, kültür sahibi oldu, kültür aldı, eğitim görmek, bilgisini artırmak - متزوّداً ب birşey ile donanmak
- فسطع نجمه yıldızı parlamak
- ونشأ نشأة
نشأ büyüdü, gelişti
- ملماً بالعلم
- ٢. داخله من الحزن والكآبة لممات ولده ---- إلى مغادرة بلده.
- يدفعه
دفع: itmek,defetmek,ödemek,gidermek,kovmak,savmak - ما دفعه
- ليدفع به
- دفاعاً عنه
- فاندفعت
- يدفعه
- ٣............تعاليمه التربوية هناك بالمصالح السياسية، وكان من جراء............ منها ناجياً بنفسه.
- ارتبطت – فتخلص
ارتبط : bağlanmak,bağlamak,bağlı olmak,nişanlı olmak,nişanlanmak
تخلص مِنْ
dan,den,kurtulmak,sıyrılmak - شابكت – غادر
شابك : örüntülü bağlantılı
غادر
den ayrılmak - اصطدمت – أن خرج
اصطدم : iki nesne birbirine zorlu çatışmak,çarpışma,tokuşmak - تعلقت – فأنقذت
تعلق : asılmak,sevmek,takılmak bağlanmak,alakalı olmak ilişkisi olmak,kıynak vurmak ve ulaşmak,taalluk
أنقذ : kurtarmak - فوجئت – أن يسافر
وجئ : geldi
سافر :yola gitmek yolculuk etmek
- ارتبطت – فتخلص
- ٤. أيقن هؤلاء الفلاسفة أن الحكومة العادلة لا ترتجل ---- وإنما
يجب ---- لها بالتربية والتعليم- ارتجالاً – التمهيد
ارتجالاً sözlü söylemek, aniden söylemek
hazırlamak,düzetmek,düzeltmek,yaymak,hazırlamak,düzenlemek,hazırlık yapmak,sermek özrünü kabul etmek - دفعةً – التزيين
دفعةً defa,bir defa,kere,kez,itiş,ödeyiş,dürtüş,hücum,bölüm
تزيين ziynetlendirmek,donatmak,süslemek,bezemek,düzmek,donatmak,tezyin,çeki düzen - فجأة – يتسنى
فجأة aniden, birdenbire
يتسنى yapabilmek, mümkün olma, kolay gelmek, yücelmek - حيناً – التعاطي
حيناً bir süre, zaman
تعاطي el uzatmak,el uzatıp almak ve bir şeyi elden ele gezdirmek,alıp vermek,verişmek,birbirine vermek,kullanmak,sataşıp meşgul olmak - مرتجلاً – معالجتها
مرتجلاً çabuk acele çabuk cevap vermek
معالج
tedavi etmek, sağlığına kavuşturmak düzgün hale getirmek
- ارتجالاً – التمهيد
- ٥ ......... مستشار الملك عن آرائه الإصلاحية واستنكر الفساد ---- في القصر
- عرّب – الواقع
عرّب : araplaştırmak, arapçalaştırmak
الواقع: olan, meydana gelen, gerçek - عبّر – الموجودة
عبّر : tabir etmek,dile getirmek,ifade etmek,beyan etmek,anlatmak,dile getirmek,rüya yorumlamak,geçirmek,İbraniceleştirmek
الموجودة: mevcut, olan, bulunan - تحدث – العادي
تحدث: konuştu, açıkladı
العادي: normal, olağan, normal üstü olmayan - أفصح – المتفشي
أفصح : ziyade fasahat ve belağat sahibi olan,gayet açıksöz
المتفشي: yayılmış,yayılan,bol - باح – السائد
باح: zahir ve ayan olmak meydana çıkmak,ifşa etmek,yaymak,açmak,açılmak,ortaya çıkarmak,izhar etmek
السائد : olan,güçlü,üstün,geçerli,eğemen,başat,dominant,hakim,egemen
- عرّب – الواقع
- ٦. نجد أن كثيراً من الدول تضع ميزانيات خاصة لدعم البحث
العلمي وتطويره ---- نجاحه- وتأمين ميزانيات
Bütçelerin sağlanması korunması, sigorta bütçeleri - لخلق جو
Bir atmosfer yaratmak için - لطي الملف
Dosyayı daraltmak, dürmek - وتوطيد العلاقات
ilişkileri geliştirmek - وتوفير مستلزمات
gerekli olanların sağlanması, ihtiyaçların sağlanması
- وتأمين ميزانيات
- ٧. يعسر على كثير من الأدباء الذين لم يروا هذا الكتاب أن يفهموا
موضوعه ---- .- تفهماً
anlamak,anlamaya çalışmak,fehm ve idrak etmek,aklı ermek - بمفهومها
kavram,öklem,mefhum, anlaşılan,anlaşılmış,anlaşılır,mana,konsept - حق الفهم
Hakkıyla anlamak, tam olarak anlamak, hakkını vererek anlamak - بالمفاهيم
kavram,öklem,mefhum, anlaşılan,anlaşılmış,anlaşılır,mana,konsept - فهماً خاطئاً
yanlış anlama
- تفهماً
- ٨. عاش في الصحراء ح را كالهواء، ---- كالطير، أبيّاً كالأسد،
قوي القلب كالصخر- معززاً
ulu,hürmetli,muazzez,takviyeli,takviye edilmiş - طليقاً
serbest bırakılan esir,veya tutuklu,serbest,hür,azat,özgür,keskin cerbezeli dil - مقيداً
bağlı olan,bukağılı,kayıtlı,kısıtlı,mukayyet - تليداً
eski kadim, eskiden beri uygulanan, kazanılmamış, miras alınan, klasik, eski - طريفاً
orjinal,asli,özgün,yalnız,tek,ayrı,ayrı,eşsiz,garip,tuhaf,iyi,nadir,ilginç
- معززاً
- ٩. كان رجلاً كبيراً، له عبقرية ---- الأنظار واتجهت إليه
الأبصار- صدت
en etmek,karşı koymak,men etmek,engellemek,önlemek,karşı koymak,yüz çevirmek,itmek,def etmek,vaz geçirmek,geri dönmek,geri püskürtmek,kovmak,tartetmek,alıkoymak,durdurmak,vaz geçirmek,def etmek,alıkoymak,engel olmak,vaz geçmek - ردت
retetmek,geri çevirmek,cevap vermek,döndürmek,geri çevirmek,kabul etmemek,reddetmek,ret,cevap,yanıt,tepki,yanıtlamak,iade - استرعت
cezbetmek dikkatleri çekmek gözleri üstüne çekmek - انبهرت
gözleri kamaşmak - تقلبت
dönmek,çevrilmek,devrilmek,alabora olmak,değişmek,hareket etmek,seyahat etmek,bir kararda durmamak,cihet ve heyetini diğer güne eylemek,bir nesnenin tersini çevirmek,devrilmek,çevrinmek
- صدت
- .١. قبل أن يبدأ الرئيس ---- مهام منصبه فإن عليه أن ---- اليمين التالي: أقسم بكل خشوع أنني سأتولى بكل إخلاص القيام بأعباء هذا المنصب.
- حكم - يقوم
- يتولى - يُقسم
تولى: üstlenmek,yüklenmek,üzerine almak,deruhte etmek,taahhüt etmek,iktidara gelmek,dönmek
ُقسم: yemin etmek - خدمة - يطلق
خدمة. hizmet,hizmet etmek,servis,iş,görev,kulluk,kulluk etmek
طلق: serbest bırakmak, boşamak - يَجْري - يحلف
ürütmek,yapmak,koşturmak,icra etmek,uygulamak,gerçekleştirmek,koşturmak,bir işi yürütmek,yapmak,mevikiyi fiile koymak,vekil nasp ve irsal etmek,hesabı kayıt etmek,ihale ve tevfiz etmek,kast ve niyet etmek ,devam ettirmek,kesmemek, - تقلد - يؤدي
تقلد
silah kuşanmak,gerdanlık takmak,taklit etmek,kılıç kuşanmak,bir makam,mansıba geçmek,işi üstlenmek,yüklenmek
يؤدي eda etmek, yerine getirmek, yapmak, etmek