Makaleler

Arapçadaki 28 harfin tamamı sessiz harftir. Bu harfler harekelerle حَرَ كَةٌ seslendirilirler. Arapçada 3 hareke vardır. Sesli harf görevi gören bu harekeler “A,E,U,İ” seslerini verir.
1. Fetha - فَتْحَةٌ
Fetha A ve E sesi verir. Harfin üzerine eğik bir çizgi şeklinde konulur.

مِثاَلٌ:
مَ = me, ح= ha, تَ = te, قَ = ka, صَ = sa, فَ = fe, رَ = ra

Bir harfin E sesi mi yoksa A sesi mi alacağı o harfin mahrecinin kalın yada ince olmasına bağlıdır. Mesela ح harfi kalın bir harf olduğu için Fetha harekesi aldığı zaman ha şeklinde okunur. ف Harfi ise mahreç yani ağızdan çıkış itibariyle ince bir harf olduğu için fe şeklinde okunur.

 


2. Zamme - ضَمَّةٌ
Ötre adı da verilen zamme U sesi verir. Zamme de harfin üzerine yazılır.

مِثاَلٌ: lu=لُ, nu=نُ , hu=حُ, ku=قُ , şu=شُ

3. Kesre - كَسْرَةٌ
Kesre aynı Fethada olduğu gibi eğik bir çizgi halinde yazılır. Lakin kesre harfin altına yazılır ve İ sesi verir.

مِثاَلٌ: ri=رِ, bi=بِ, mi=مِ, ci=جِ

4. Cezm (Sukûn) -( جَزْمٌ (سُكُنٌ
Harflerin üzerine konan yuvarlak bir işaret olan cezim, iki harfi birbirine bağlar. Cezimli harfe “sakin“ de denilir.
En اَنْ , len لَنْ , key كَيْ , izen اِذَنْ
Örnekteki kelimelerde üzerinde cezim bulunan harflare Sakin(harekesiz), üzerlerinde cezm bulunan harflere de müteharrik (harekeli) harfler denir.


5. Şedde اَلشَّدَّةٌ
Üzerine geldiği harfi iki kez okutur. Bu iki kez okunan harfin birincisi şeddeli, ikincisi ise cezimlidir. Sellim سَلِّمْ , Salli صَلِّ

6. Tenvin اَلتَّنْوِينٌ İsimlerin sonun çift olarak okutan bir işarettir. İsimlerin sonunu nunlama şeklinde de tabir edilebilir.
Arapçadaki 3 harekenin aynı zamanda 3 tane de tenvini vardır.
a) Zammeli tenvin ( iki ötre) İsmin son harfinin üzerine gelen _ٌ_ işaretidir. Kelimenin sonunu un şeklinde okutur. Kalemunقَلَمٌ , raculunرَجُلٌ , kelbunكَلْبٌ

b)Fethlı Tenvin (iki üstün) İsmin son harfinin üzerine gelen_ً__ işaretidir. İnce sesli harfleri “en”, kalın sesli harfleri ise “an” şeklinde okutur. Üzerine fethalı tenvin gelecek olan harfin soluna bir elif ا harfi bitiştirilir ve tenvin bu ا harfinin üzerine yazılır.
Mu’allimen مُعَلِماً , kalemenقَلَماً
Sonu yuvarlak “te”(ة) ile biten isimler elif desteği ile yazılmaz.
Seyyaraten سَيّاَرَةً tâvileten طاَوِلَةً
Ve sonu “elif-i maksure” ile biten kelimelerde de tenvin elif üzerine yazılmaz. Mer’an مَرْعىً , me’ven مَأوىً
c)Kesreli tenvin (iki esre)
İsmin son harfinin altına ٍ şeklinde yazılan işarete denir.
Kelimenin sonunu “in” şeklinde okutur.
tilmîzin تِلْمِيذٍ , medresetin مَدْرَسَةٍ 

 

EK BİLGİ:

 

Kur’an harekelerinin hikâyesi

 

Kur’an okumayı bildiğimiz halde, farklı bir Arabi ibare karşısında kalakaldığımız çok olmuştur. Zira Arap lisanını bilmeyenler için harekesiz bir yazıyı okumak neredeyse imkânsız. Peki, Arapçaya hakim olmayanlar için icat edilmiş bu işaretler nasıl ve ne zaman başladı?

Kur’an-ı Kerim’in nüzûlü İki Cihan Serveri’nin (sas) nübüvveti döneminde tamamlanmış, bütün insanlık âlemi muhatap alınarak tebliğ edilmişti. Ehl-i imanın yegâne gayesi, O’nun (sas) manevî tesir ve hâmiliğinin devam ettiği davayı akim bırakmamak ve mirasa sahip çıkmaktı. Peki neydi miras? Veda Hutbesi’nde tebliğ edilen vasiyet-i Resul, mü’minlere bunu açıkça telkin ediyordu: “Ey mü’minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamber’in sünnetidir.”

 

Bu emrin kapsayıcılığı, zahirî olduğu kadar, derunîydi de. Kısa bir zaman sonra Efendimiz (sas) ‘İrciî/dön’ hitabına mazhar olunca ashabın hafızalarının yanı sıra deri, kemik parçaları gibi malzemeler üzerinde dağınık halde yazılı bulunan Kur’an-ı Kerim’in korunması mevzubahis oldu. Zira Yemame Savaşı’nda 70 kadar Kur’an hafızının şehit olması ashabı tedirgin etmişti. Sonra Müslümanların halifesi Hz. Ebu Bekir’in ilanı duyuldu. Kimin elinde deri, kemik ve sair eşya üzerine yazılan Kur’an ayetleri varsa bir araya getirilmesi isteniyordu. Kur’an-ı Kerim’in emin ellerde bir araya getirilmesi, insana Rabb’ini ve kâinatı tanıtan vasıtalardan ilki ve son ilâhî kitap Kur’an-ı Kerim’in iki kapak arasında muhafaza edilmesi gerekiyordu. Zira Allah’ın, ayetlerinde korunacağını vaat ettiği kitap, selefleri olan Tevrat, Zebur ve İncil gibi tahribata uğramayacaktı.

Mushaflar İslâm coğrafyasına yayılıyor

İslamiyet Arap coğrafyasında yayıldıkça, Kur’an imlası ve tilaveti mevzuunda yeni meseleler ortaya çıkar. 642’de bu mesele olabildiğince tebarüz etmiştir. Azerbaycan ve Ermenistan’ın fethi sırasında, ordunun içindeki Şam ve Iraklı askerlerin Kur’an okuyuşları arasındaki fark, Huzeyfe el-Yemeni vasıtasıyla hulefa-i raşidinin üçüncüsü Hz. Osman’a iletilir. Zeyd bin Sabit başkanlığında toplanan heyet, Hz. Ebu Bekir zamanında toplanan mushafa sadık kalmak suretiyle mushafları çoğaltır. Nihayetinde çoğaltılan mushaflar, İslâm devletinin dört bir yanına dağıtılır.

 

Hz. Osman devrinde istinsah edilen mushaflar bugünkü manada hareke, durak gibi okumayı kolaylaştıran işaretleri içermiyordu. O dönem kullanılan Kûfî harflerde, harekeler bir yana, çoğunlukla ‘be, te, se, nun, ye’ gibi harfleri birbirinden ayıran noktalar bile kullanılmıyordu. İslam dini dünyanın farklı bölgelerine yayılıyorken, farklı kültür ve dillerle tanışıyordu. Bu kaynaşmayla beraber Arap lisanında ‘lahn’ adı verilen bozulmalar olmuştu. Hz. Ali döneminde bu durumun önüne geçmek için talebesi ve tabiîn âlimlerinden Ebu’l-Esved ed-Düeli’ye uygun bir sistem oluşturmasını emretti.

İmam mushafın sağlıklı ve düzgün okunabilmesi için nokta sistemi (nakt) konulmasına karar verildi. Buna göre, mushafın içinde siyah renklerle yazılan Kur’an harflerinin üzerine kırmızı renkte noktalar konulacaktı. Fetha (üstün) için harflerin üst tarafına, kesre (esre) için altına ve zamme (ötre) için önüne nokta, gunneli okumak içinse iki nokta konulmuştu.

Harekeler şekle giriyor

Kur’an yazısının bugünkü haline gelmesi için bu çözüm de sorunları tam anlamıyla ortadan kaldırmıyordu. Çünkü Arap harflerinin üzerinde bulunan noktalar ile doğru bir telaffuz için konulan noktalar (nakt) bazı okuma hataları ve karışıklığa mahal veriyordu.

 

Bu noktalama sistemi âlimler arasında ihtilafa sebebiyet verdi. Sonradan eklenen harekelerin dinen mahzurlu olup olmadığı tartışıldı. Bu düşüncelerle ilk zamanlarda nokta-harekelerin asıl yazıdan farklı bir renkte olması uygulamasına gidildi. Nihayet bugünkü manada çizgili harekelerden oluşan sistem, tebe-i tabiinden Arap dili âlimi Halil bin Ahmed tarafından hazırlandı. Zaman içinde bunlara durakları ve bazı tecvid kaidelerini gösteren işaretler de eklendi.

Sesli harflerin çıkmasını sağlayacak çizgi sistemi ‘şekl’ sayesinde bugün Müslümanlar, Allah kelâmını yanlışsız okuyabiliyor. Hareke sistemi günümüz Arapçasındaki günlük dilde çoğu zaman kullanılmazken, kutsal metin ve önemli ibareler, hatasız okunabilmeleri için bu sistemle yazılıyor.

Hz. Ali: Sen yanlış okuyorsun!

Bir gün göçebe Araplardan biri Hz. Ali’ye (ks) gelerek Hâkka Sûresi’nin 37. ayeti olan “Lâ ye’külühû ille’l-hâtiûn” (İrin ve kan karışımını, bilerek ve ısrarla hata edenlerden başkası yemez) âyetini okur. Fakat bu ayeti, “Lâ ye’külû ille’l-hâtûn (İrin ve kan karışımını, adım atanlardan başkası yemez)” şeklinde okur, ardından da Hz. Ali’ye sorusunu yöneltir: “Ey mü’minlerin emîri, hangimiz adım atmıyoruz ki! Şimdi hepimiz bu kan ve irinden içecek miyiz?” der. Bunun üzerine Hz. Ali, tebessüm ederek; “Sen onu yanlış okuyorsun.” diyerek doğrusunu izah buyurur. O zaman göçebe adam, “Evet ey mü’minlerin emîri! Doğrusu senin dediğin gibidir. Allah Teâlâ kullarına asla zulmetmez.” der. Bu olay üzerine Hz. Ali orada bulunan Ebü’l-Esved ed-Düelî’ye “Son zamanlarda acemlerden (Arap olmayan) birçok kavim İslâm’a girmiştir. Bunlar Arap dilini iyi bilmiyor. Bunun için sen okumada kolaylık olmak üzere bazı işaretler koy.” buyurur. O da Hz. Ali’nin bu tavsiyesine uyarak yazıya (üstün, esre, ötre) işaretlerini koyma usulünü getirir

2011 Arapca okulu. www.arapcaokulu.com, Arapça YDS, Çeviri, Dilbilgisi, Tezler, İş Arapçası, Cv örnekleri, Harekeleme programı, Arap medyası, Kitap indir, karikatürler, Deneme sınavları
Powered by Joomla 1.7 Templates