Makaleler
ESMÂÜL-HAMSE
Arapça’da Esmâ’ü’l-Hamse denen ve tamlama kalıbında kullanıldığında alışılmamış bir şekil değişikliğine uğrayan 5 isim vardır. Bu beş isim şunlardır:
حَمٌ (kayınpeder) أَبٌ (baba) أَخٌ (erkek kardeş) ذُو (sahip) فُو (ağız)
Bu isimler mütekellim yâ’sı (ي) dışındaki zamirle birleştikleri takdirde (vâv: (و ile merfû, (elif: ا ) ile mansûb ve (yâ harfi: ي) ile mecrûr olurlar. Yâni bu isimlerden birinin fâil ya da mübtedâ veya nâib-i fâil olması durumunda son harfinin merfû (ötre) olması gerekirse zamirle birleşmeden önce sonunda vâv bulunur (أَخُوكَ أَبوُكَ gibi). Mef’ûl gibi mansûb (fethalı) olması gerekirse zamirle birleşmeden önce sonunda elif bulunur (أَخَاكَ أَبَاكَ gibi). Harf-i cer’den sonra gelmeleri gibi esre olmaları gereken durumda ise sonunda yâ bulunur (مِنْ أَبِيكَ - مِنْ أَخِيكَ gibi)
(Mecrûr Hali) |
(Mansûb Hali) |
(Merfû Hali) |
||
أَبِي |
أَباَ |
أَبُو |
أَبٌ |
(baba) |
أَخِي |
أَخاَ |
أَخُو |
أَخٌ |
(kardeş) |
حَمِي |
حَماَ |
حَمُو |
حَمٌ |
(kayınpeder) |
ذِي |
ذاَ |
ذُو |
ذُو |
(sahip) |
فِي |
فاَ |
فُو |
فُو |
(ağız) |
Cümle Örnekleri
حَضَرَ أَبُوكَ. |
Baban geldi. |
اِغْسِلْ فاَكَ قَبْلَ الْأَكْلِ وَ بَعْدَهُ. |
Yemekten önce ve sonra ağzını yıka. |
اَلْمُؤْمِنُ مِرْآةُ أَخِيهِ. |
Mü’min (mü’min) kardeşinin aynasıdır. |
أَناَ مِثْلُ أَخِيكَ. |
Ben senin kardeşin gibiyim. |
عَرَفْتُ الْخَبَرَ مِنْ حَمِيكَ. |
Haberi kayınpederinden öğrendim. |
هَلْ ذَهَبْتَ لِلْحَجِّ مَعَ أَبِيكَ ؟ |
Hac için babanla birlikte mi gittin? |
لاَ ماَ ذَهَبْتُ لِلْحَجِّ مَعَ أَبِي. |
Hayır hac için babamla birlikte gitmedim. |
شَكَرْتُ أَخاَكَ كَثِيراً. |
Kardeşine çok teşekkür ettim. |
كَمْ ساَعَةً يَناَمُ أَخُوكَ فِي اللَّيْلِ ؟ |
Kardeşin gecede kaç saat uyur? |
جاَءَ أَخوُكَ الْمُخْلِصُ. |
İhlaslı kardeşin geldi. |
أَخوُ أَبيِ هُوَ عَميِّ. |
Babamın kardeşi amcamdır. |
ماَذاَ يَقُولُ أَبُوكُمْ لِأَخِيكُمْ ؟ |
Babanız kardeşinize ne diyor? |
أَرْسَلَ الْوَلَداَنِ رِساَلَةً إِلَى أَبِيهِماَ. İki çocuk babalarına mektup gönderdi. |
|
كَنَّى الرَّسُولُ أَباَ بَكْرٍ بِالصِّدِّيقِ. Peygamber Ebûbekir’i “Sıddîk” (lakabı) ile künyelendirdi. |
|
كَذَبَ أَحْمَدُ هَذِهِ اللَّيْلَةَ عَلَى أَبِيهِ مَرَّتَيْنِ. Ahmet bu gece babasına iki defa yalan söyledi. |
|
تَذْهَبُ أُخْتُكَ إلى بَيْتِهاَ مَعَ خَالَتِكَ. Kızkardeşin evine teyzenle gidiyor. |
|
سَيَحْضُرُ حَمُوهُ لِزِياَرَتِهِ فِي الْأُسْبُوعِ الْقاَدِمِ. Kayınpederi gelecek hafta onun ziyaretine gelecek. |
*Bu beş isimden حَمٌ - أَبٌ - أَخٌ tamlama kalıbında olmadıklarında normal kurallı isimler gibidir:
اَلْأَبُ يَرْجِعُ إِلَى بَيْتِهِ مِنَ السُّوقِ. |
Baba çarşıdan evine dönüyor. |
يَحْتَرِمُ الْأَبْناَءُ الْأَبَ. |
Çocuklar (oğullar) babaya saygı gösterir. |
حَمُوكَ أَبٌ لَكَ. |
Kayın pederin senin babandır. |
* ذُو (sahip olan) sadece tamlama yapısının ilk elemanı olan muzâf olarak görev yapar ve belirsiz (nekre) şekli de yoktur. Zamirlerle kullanılmaz.
إِنَّكَ ذُو عَقْلٍ. |
Gerçekten sen akıllısın. |
اَلْكَرِيمُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الناَّسِ. |
Kerim insanlara karşı fazilet (iyilik) sahibidir. |
Bu beş isimden biri olan ve Kur’ân’da çok geçen ذُو isminin çekimi şöyledir:
(Mecrûr Hali) |
(Mansûb Hali) |
(Merfû Hali) |
|||
ذِي |
ذاَ |
ذُو |
(Müfred-Müzekker) |
||
ذاَتِ |
ذاَتَ |
ذاَتُ |
(Müfred-Müennes) |
||
ذَوَيْ |
ذَوَيْ |
ذَواَ |
(Müsennâ-Müzekker) |
||
ذَواَتَيْ |
ذَواَتَيْ |
ذَواَتاَ |
(Müsennâ- Müennes) |
||
ذَوِي |
ذَوِي |
ذَوُوا |
(Cem-Müzekker) |
||
ذَواَتِ |
ذَواَتِ |
ذَواَتُ |
(Cem-Müennes) |
||
أُولِي |
أُلِي |
أُولُو |
(Cem-Müzekker) |
||
أُولاَتِ |
أُولاَتِ |
أُولاَتُ |
(Cem-Müennes) |
||
* أَبٌ ve أَخٌkelimelerinin tesniyelerinin merfû hali (أَبَواَنِ) (ana-baba) (أَخَواَنِ) (iki kardeş); mansûb ve mecrûr hali (أَبَوَيْنِ) (أَخَوَيْنِ) şeklinde gelir:
كَمْ أَخاً لَكَ ؟ لِي أَخَواَنِ اثْناَنِ. |
Kaç kardeşin var? İki kardeşim var. |
يَحْتَرِمُ الْأَبْناَءُ الْأَبَوَيْنِ. |
Çocuklar ana babalarına saygı gösterir. |
يَنْصُرُناَ أَبَواَناَ. |
Ana babamız bize yardım ediyor. |
فِيمَنْ فَكَّرَ الْأَبَواَنِ ؟ فَكَّرَ الْأَبَواَنِ فِي ابْنِهِماَ الْمَرِيضِ. |
|
Ana baba kim hakkında düşündü? Ana baba hasta oğulları hakkında düşündü. |
|
هَلْ ساَعَدَ الْأَبَواَنِ ابْنَهُماَ فِي عَمَلِ الْواَجِبِ ؟ |
|
Ana-baba oğullarına ödevin yapımında yardımcı oldu mu? |
|
لاَ ، اَلْأَبَواَنِ لَمْ يُساَعِداَ ابْنَهُماَ فِي عَمَلِ الْواَجِبِ. |
|
Hayır, ana baba oğullarına ödevin yapımında yardımcı olmadı. |